Karanlığa karşı demokrasi kalesi: Demokratik Bir Hopa – Cemil Aksu

0
1289

 Cemil Aksu

24 Haziran sonuçları, genel siyasette olduğu gibi, yerellerde de değişen koşullara göre siyasetin yeniden tasarımlamasını gerektiriyor.

“Tek Adam Rejimi”nin karanlığı

Öncelikle, 24 Haziran seçimleriyle, artık demokrasi ve hukukun bütün biçimleriyle ortadan kaldırıldığını, iktidarın yasa ve devlet erkini toplumu ve ekonomiyi düzenlemek için bir sopa olarak kullandığı, seçim ve parlamento gibi kurumların ancak bir meşruiyet kazanmak için şeklen saklandığı bir siyasal sisteme geçiş yapmış olduk. Liderliğini RTE’nin yaptığı Saray Partisi etrafında gerçekleşen ittifak, medya, yargı, güvenlik birimleri ve bürokrasi ile birlikte toplum üzerinde tam bir tahakküm kurmak istemektedir. Türkiye, 12 Eylül döneminden daha karanlık bir döneme girmiş durumdadır. Ekonomide iflasa sürüklenirken bütün fatura emekçi yoksul halkımıza çıkarılmak istenmektedir.

Değişen bu koşullarda, erken ya da zamanında yapılacak yerel seçimler, hem iktidarın hem de demokratik muhalefet cephesinde tartışılmaya başlanmıştır.  Bu tartışmalar sanki ülke normal koşullardaymış gibi, normal partiler arasında ve normal bir seçim olacakmış gibi yapılamaz. Artık bir seçim olsun ya da olmasın hem genel hem de yereller açısından esas sorun karanlığa karşı adalet, eşitlik, barış, laiklik ve özgürlük ilkelerine dayanan demokratik bir toplumun yeniden kurulmasına girişilmesidir. Dolayısıyla zaman “yerel seçim” zamanı değil yerellerde demokrasi, adalet, eşitlik, barış, laiklik ve özgürlük isteyen her kesimin demokratik örgütlenmesini geliştirme, büyütme zamanıdır.

Karanlığa karşı daha fazla demokrasi…

Hopa’da 24 Haziran seçimlerinde CHP’nin ve HDP’de toplanan sol-sosyalist oyların toplamı, her hangi bir zamanda gerçekleşecek yerel seçimlerde, belediye başkanlığını AKP-Saray Partisinden alabileceğimizi göstermektedir. Fakat yapılacak bir seçimin normal koşullarda ve partiler arasında bir demokratik yarış olmayacağı aşikâr. AKP-Saray Partisi’nin iktidar olmanın bütün avantajlarını (siz bunu hile yapmak diye okuyun) kullanarak her yerde seçimleri kazanmak için elinden gelini ardına koymayacağını bilmeyen yok.  

Seçimin hileli olmasından daha önemli olan ise, yerelde seçimin kazanılması orada iktidar olunduğu anlamına gelmiyor olmasıdır. Yani şu meşhur söz, “hükümet olabilirsin ama iktidar olamazsın” sözü katmerlisiyle demokrasi güçleri için geçerli bugün. Çünkü zaten “tek adam”ın isteğine göre “kararname” ile yetkiler ve sınırlar değiştirilebilir, kayyum atanabilir, vs. Hazırda bekletilen “Bütünşehir Yasası”nın her an bir kararname ile yürürlüğe sokulabilir. Ayrıca, demokrasi güçleri, tarihten süzülerek gelen şu öğüdü bir kez daha hatırına getirmelidir: Örgütlü halk yenilmez.  

Bu ve benzeri nedenlerden dolayı, sayısal verilere bakarak, seçim kazanma hayalleri kurmanın hiçbir gerçekliği yok.

Demokrasi güçleri, örgütler, partiler, sendikalar, dernekler, kolektifler, gruplar kendi içlerinde ve aralarındaki demokratik bağları kuvvetlendirmenin, “Tek adam rejimi”nin bütün yetkileri tek elde toplamasına karşı, yurttaşların yaşam alanları/konuları ile ilgili her konuda bilgi edinme, söz söyleme, karar alma ve uygulama süreçlerine katılımını geliştirmenin, örgütlerin/partilerin ve bireylerin kamuoyuna açık olarak her türlü konuda araştırma ve tartışma yürütmesinin araç ve yöntemlerini geliştirmek zorundayız. Demokrasi güçleri ne kadar güçlü ve yaygın toplumsal örgütlenmeler geliştirebilirse, o kadar iktidar olabileceklerdir.

Hopa Yapabilir…

Bunu en azından Hopa gibi, demokratik siyaset deneyimine sahip olan bir yerde yapabilmeliyiz. Hopa, anti-faşist, demokratik mücadelede saygın bir yerde durmuş ender yerlerden biridir. Karadeniz’in sol köşesi, kalbidir. Öncesi bir tarafa, 1990’lardan beri yerel ve genel seçimlerde sol-sosyalist adaylar etrafında yürütülen seçim çalışmalarından 2004’teki ÖDP’nin seçim başarısına, kitlesel 1 Mayıs’larından 2011’deki polis şiddetine karşı direnişine, savaşa karşı eylemlerden, laikliğin savunulmasından kadınlara yönelik şiddete karşı eylemlere, HES’lere karşı mücadeleden sel felaketinde dayanışmanın örgütlenmesine, Hopa güçlü bir politik mücadelenin arenası oldu. Sadece eylemlerle değil, gündelik yaşamında seküler ve demokratik “AKP’siz hava sahası” olarak herkes için nefes alınacak yer oldu.

Elbette bütün bunlar Hopa’nın “dikensiz sol bahçesi” olduğu anlamına gelmiyor. Başka yerlerde olduğu kadar ranta dayalı çarpık kentleşme, kültür-sanat kurumlarından yoksunluk, eğitimde yaşanan başarısızlıklar, tüketim kültürünün hâkimiyetine ek olarak sınır ticaretinin kuralsızlıklarının yarattığı ilişkiler ile sarmalanmış başka bir hayatlar da var.

Siyasal kültür açısından Hopa’da ırkçı-faşist gazete Sözcü’nün Birgün’den Cumhuriyet’ten daha çok okunması bir fikir verebilir. Solun popüler olmasının avantajları ile dejavantajları beraber yaşanıyor. Belli gün ve anlarda sol demokrat güçler hızlı bir şekilde bir araya gelip sokak eylemleri yapabiliyor fakat belirlenmiş hedeflere bağlı istikrarlı bir gelişim çizgisi yaratılamıyor.

Demokrasiyi yerelde kurmalıyız…

Bu nedenle, daha önce denenmiş, kısmen başarılı kısmen başarısız olmuş deneyimler ışığında bir kez daha Hopa’nın demokrasiden yana olan güçleri bir araya gelerek, “başka türlü bir Hopa’yı” nasıl yaratacağımızı, demokrasi kültürünü nasıl kökleştireceğimize karar vermeliyiz. Bir kez daha Halk Meclisini kurarak yeni demokratik bir ülkenin kurucusu olma iddiasıyla işe koyulmalıyız.

Yerellerde Meclis örgütlenmesi, Gezi İsyanı ile beraber yeniden keşfedilen, halkın kendi yaşam alanı ilgili her türlü konuda önkoşulsuz söz-yetki ve karar hakkını kullandığı bir örgütlenmedir. Halk Meclisi, sadece belediye örgütünün yetkisine giren konularda değil, kentteki her türlü konu/sorunu (örneğin, uyuşturucu, yozlaşma, kent ile üniversite ilişkisi, okullardaki başarı oranının düşüklüğü, her hangi bir güvenli gelirden yoksun yurttaşların sorunları, vb.) tartışma ve çözümler geliştirmeye yönelik bir yerel iktidar örgütlenmesidir. Halk Meclis’i halk adına yönetim organı değil, ancak gönüllü katılımcılarının akıl ve irade birliğinin ifadesidir.

Belediye Başkanı ya da temsilcisinin, Belediye Meclis üyelerinden en az üçünün daimi üyesi olacağı Halk Meclisi’nde alınan kararlar tavsiye niteliğinde, başkan ve belediye meclisi tarafından öncelikli olarak ele alınacak kararlar olarak değerlendirmelidir. Halk Meclisi sayesinde Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi, halkın yararına adım atarken “Tek Adam Rejimi” tarafından karşılaşacağı kısıtlamalara karşı dinamik bir destek bulurken, Belediye Başkanı/Meclisi sayesinde de Halk Meclisi, sosyal projelerini gerçekleştirmede güçlü bir desteğe sahip olacaktır. Halk Meclisi’nin toplanma yeri, tartışma ve kararların yayınlandığı periyodik bir bülteni ya da internet sitesi olmalıdır. Halk Meclisi’nin toplantılarında yapılan tartışmaların, alınan kararların halka açık olması, katılımcılık, aleniyet ve hesap verebilirlik açısından temel ilke olmalıdır. Kentle ilgili konularda yurttaşların bilgilendirilmesi demokratik katılım açısından en temel basamaktır. Yurttaşların kentle ilgili her konuda bilgilendirilmesi Halk Meclisi’nin en temel görevidir.

Görev bütün demokrasi güçlerinde…

AKP-Saray  Partisi’nin “tek adam yönetimi”ne karşı farklılıklarımızı, eleştirilerimizi açık, demokratik yöntemlerle geliştirerek, birbirimizle dayanışarak, omuz vererek demokrasiyi inşa etme görevi hepimizdedir. Vakit kaybetmeden, hemen şimdi, şartsız-koşulsuz, demokrasi, adalet, eşitlik, barış, laiklik ve özgürlük isteyen partiler, gruplar, dernekler, sendikalar ve yurttaşlar sorumluluklarına sahip çıkmalıdır.