Murgul işçilerine: Umut sizlersiniz!

0
747

Alper Şeyhoğlu

 

Dayanışma güzeldir, birlikte emek mücadelesi vermek daha da güzeldir. İşçi, haklarını mücadele vererek öğrenir. Cengiz Holdingin sahibi olduğu Murgul Eti Bakır AŞ’de maden işçileri ocak ayında yaptıkları grev, sonu tam istendiği gibi bitmemesi ve hatta belli olumsuzluklar taşımasına rağmen önemli derslerle dolu.

Öncelikle belirtmeliyiz ki işçilerin bir sendikal örgütlenmesi yok. Buna karşın ücret zammı ve ikramiye talepleriyle birlik oldular ve talepleri için fiili olarak greve çıktılar. İşçilerin istediği zam ve ikramiye, dünya standartlarındaki bir maden işçisinin aldığı ücretin çok çok altındaydı. Sonrasında şirket işçilerle ortak bir zam talebinde uzlaştı ama hemen sonrasında da fabrikayı kapattığını açıkladı. Şirketin bu tutarsızlığının sebebi, mevsim şartlarını ve üretimin düşük olmasını değerlendirerek her yıl yapılan grevlere son vermek için işçiye ders vermekti. Hemen hatırlatalım işçiler, sadece zam için değil birkaç yıl önce de Cengiz Holdingin siyanür tesisi kurmasına karşı grev yapmış, bölge halkının siyanüre karşı kazandığı zaferin önemli bir unsuru olmuştu. Cengiz Holding için işçilerin birliğinin kırılması çok önemliydi.

Nihayetinde fabrikayı süresiz kapattığını açıklayan Cengiz Holding bir yandan da zam pazarlığı yaparak tutarsızlıklarına devam ediyor, işçiyi küçük düşürüyor, alay ediyordu. Grevin başlangıç süresinden, bu zamana kadar ise ilçede kutuplaşma baş gösterdi. Cenazelere, düğünlere neredeyse tüm ilçenin katıldığı, sosyal ve aile bağlarının bir o kadar da güçlü olduğu ilçede huzur bozuldu.

BİRLİK ZEDELENDİ, GREV KIRILDI

Zamanlamanın yanlış seçilmesi nedeniyle grevin etkisinin sınırlı kalması, Cengiz Holdingin fabrikayı kapatmakla ve tüm işçileri işten atmakla tehdit etmesi gibi faktörler nedeniyle borç batağı içinde olan işçiler arasındaki birlik zedelendi. Bir kısım işçi işbaşı yaparak, grev kırıcı oldu. Nihayetinde eylem sona erdi. İstenildiği kadar olmasa da belli bir oranda zam ve ikramiye alındı. Ama işin asıl can alıcı noktası ise patron hiçbir direnişle karşılaşmaksızın kendi tabiriyle “sivrilen”, yani grevin başını çeken 35 işçiyi işe geri almadı. Yani işten attı.

Yapılan grevlerde işçilerin işten atılma kaygısı olabilir, bu konuda işçiyi suçlamamak gerekir. İşçinin evine ekmek götürememesi gibi bir korkusu vardır. İşte bu noktada işçinin bu zayıflığını patron kısmı haysiyetsizce kullanır. Bir insanı ekmeğiyle tehdit etmek kadar aciz davranış yoktur.

Bu grev için de yeniden şunu hatırlatmakta fayda var. Cengiz Holding Murgul’daki insanların iş ihtiyacı olduğu için fabrikayı işletmiyor. Kâr marjı yüksek olan iş kolunda sermayesine sermaye katmak için fabrikayı işletiyor. Cengiz Holdingin derdi kuru bir blöfle işçileri korkutup, birliklerini bozup, grevlere bir son vermekti. Zaten üretimin düşük olduğu aylarda fabrikayı bir hafta ya da 10 gün kapatmak Cengiz Holdinge hiç bir şey kaybettirmeyecekti. Aslında grevin ne zaman yapılacağı da Murgul maden işçisi için bir tecrübe oldu.

Ekonomik şartları da ele alacak olursak işçilerin bir bölümü yanılgıya düşerek grev kırıcı oldular. Burada işçileri kesinlikle suçlamıyoruz. Belki doğru bilgilendirilmediler, gerekli güvenceyi alamadıkları için böyle bir yanılgıya düştüler. Bu tarz grevlerin yaşanması işçiye müthiş bir tecrübe kazandırıyor. En azından işçinin, bu grevle ilgili kazandığı bir tecrübe de Cengiz Holding veya herhangi bir şirketin sermayeden asla vazgeçemeyeceği olmalı. Cengiz Holding de başından söylediğimiz gibi asla sermayeden vazgeçip fabrikayı kapatamazdı. Yani fabrikayı kapatacağını söylemesi sadece bir taktikti. Her ne kadar haysiyetsiz bir davranış olsa da bu sermayenin hiç umurunda olmaz. Onların tek derdi kazanacağı paradır. Bu yüzden artık işçi sınıfının böyle boş tehditlere boyun eğmemesi gerekir.

BÖL PARÇALA YÖNET

Cengiz Holding ilçede istediği kutuplaşmayı sağlamış, yıllardır süregelen dostlukları yıkmış, herkesi birbiriyle düşman ederek neredeyse nihai amacına ulaşmıştır. Böl, parçala yönet… Patronlar için hedeflerine ulaşmanın en kolay yolu da budur zaten. Hem böylelikle Cengiz Holding, ilçede istediği gibi at koşturabileceği, her istediğini yaptırmak isteyen bir diktatör kimliği arayışına da girmiş oldu. Bu nedenle grevin bir diğer değerlendirilmesi gereken kısmı işten atılan işçilerdir. Çalışan işçilerin tavrı bu noktada çok önemli. Cengiz Holding asla Murgul’dan vazgeçmeyeceğine göre, fabrikada gerekli önlemler alındıktan, patronun zorlamasıyla dağılan birlik yeniden sağlandıktan sonra 35 emekçi arkadaşın yanında durulması gerekir. Her ne olursa olsun kazanan Murgul maden işçileri olacaktır. Artık işçi sınıfının yaptıkları eylemin sonuna kadar arkasında durması gerektiğini anlamış olması gerekir.

KORKULAN BAŞA GELİYOR

İşçiler grev süresince biz yenilirsek siyanür gelir diyordu. Henüz siyanür gelmedi ama grevin kırılmasının hemen ardından Murgul’un çevre felaketiyle adını duyurması da tesadüf olmadı. Cengiz Holding, daha şimdiden çevre terörü estirmeye başladı. Bu hafta ağır metallerle dolu zehirli atık havuzundaki su sızdırmaya başladı. Yaptığı hatanın affedilecek bir yanı olmadığı gibi üzerine atık havuzundaki suyu ilçenin ortasından geçen dereye pompalarla tahliye etti. İnsanların ve binlerce canlının hayatını tehlikeye attı.

Daha bakır madenciliğinde gerekli önlemleri alamayan şirket, bir de “yüksek teknolojiyle” ATIK VE LİÇ HAVUZLARI (siyanür tesisleri) kurup Cerattepe’de çıkardığı altını Murgul’da işlemek istiyor. Bu tesis kurulsa kim bilir Murgul’un başına ne gelecek? 2014 yılında Murgul Siyanüre Hayır Platformunun başlattığı “Murgul direnişi”nin ne kadar önemli olduğunu, işçilerin birliğini yeniden sağlamasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz.

KANSER TEHDİDİ

Yıllardır madencilik yapılan ilçede kükürt dioksit (SO2) gazı ile hem çevre hem de insanlar çok büyük zarar görmüş, kanser hastalığından birçok vatandaşını kaybetmiştir. Şimdi de ağır metallerle dolu olan havuzdaki zehirli atığı (Kurşun, kadmiyum, krom, demir, kobalt, bakır, nikel, cıva ve çinko olmak üzere 60 tan fazla metal dahildir.) milyonlarca dolar kazandığı ilçenin deresine salarak birçok insanın kan ve kemik kanseri gibi hastalıklara yakalanmasını da sağlayacak.

DİRENEN MADENCİYE OHAL ENGELİ

Emek mücadelesi için çıktıkları yolda işlerinden olan 35 Murgul maden işçisi haklarını almak için tekrar bir direniş başlattılar. Bu kez jandarma engeliyle karşılaşan işçiler gözaltına alındılar. Ne yazık ki OHAL ve KHK’lerle yönetilen ülkemizde tüm yasalar patronlardan yana oluyor. Ama aynı yasalar Cengiz Holding çevre terörü estirdiği zaman her nedense sorumlu kişiler hiçbir hesap vermeden ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Adalet bunun neresinde? Aynı adaleti çevre katliamı yaparak binlerce canlının hayatını tehlikeye sokan sorumlu kişiler için de istiyoruz.

Anlatmak istediğimiz Cengiz Holding tüm kozlarını oynadı. Şimdi kozlarını oynama sırası ise işçide. Umut sizlersiniz. İşe geri alınmayan arkadaşlarınızla birlikte tüm haklarınızı yeni baştan konuşmanın zamanı. Eğer işçi sessiz kalırsa Cengiz Holdingin bir sonraki adımı siyanür tesisi kurmak olacaktır. İşte tam da bu yüzden işçi, geçmişten gelen grev ve direniş tecrübesini de katarak işe geri alınmayan arkadaşlarıyla yeniden omuz omuza olmalı ve birliğini sağlamalıdır.

HİÇBİR KORKUYA BENZEMEZ…

Fabrikanın müdürlüğünü yapan ve yörenin insanı olan Sinan Kabaloğlu tam anlamıyla Murgul halkına sırtını dönmüş, adeta her yere korumalarla gidecek vaziyete gelmiştir. Yani kendi halkından korkar hale gelmiştir. Biz bu korkunun sebebini çok iyi biliyoruz. Bu korkunun nedeni Nâzım Hikmet’in şiirindeki dizelerde saklı: “Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.”

BU İŞÇİ, BU HALKIN KATİLİ DEĞİL!

Durum umutsuz değil. Birlikte hareket ederek neleri kazanabileceğimizi gerçekten de hepimiz unuttuk mu? Hayır tabii ki. Aslında biz bu sürece 2014’den 2018’e süre gelen Murgul’daki grev ve direnişlere yaşanması gereken tecrübeler olarak bakıyoruz. İsterseniz 2014’te Cengiz Holdinge karşı kazandığımız siyanür zaferine şöyle bir göz atalım:

Eti Bakır AŞ, daha ÇED olumlu raporu bile çıkmadan tam adı Murgul Liç Tesisi ve Atık Düzenli Depolama Projesi olan siyanür havuzlarını Temmuz 2014’te kazmaya başladı. Bu siyanür havuzlarının adı, siyanürle ilgili gerçekleri öğrendiğimiz andan itibaren bizim için “ölüm çukurları” oldu. Evet, siyanürle ilgili mücadeleyi yıllardır Bergama’da izliyorduk ama başımıza gelince fark ettik ki bizim aslında siyanür hakkında yeterli bilgimiz yoktu. O nedenle önce siyanürle ilgili araştırmalarımıza yoğunlaştık. Araştırmalarımız bize siyanürün 26 derecede buharlaştığını, rüzgarın gittiği her yere ulaşıp zehrini de yanında götürdüğünü, hava ve suyla temas kurduğunda ise ne kadar zehirli bir kimyasal olduğunu kan kanseri, kemik kanseri gibi çok tehlikeli hastalıkları kaçınılmaz son haline getirdiğini öğretti. Bize sormadan danışmadan Eti Bakır AŞ ölüm fermanımızı yazmıştı bile. Bu, acımasız ve haysiyetsiz bir davranıştı.

Murgul Siyanüre Hayır Platformu olarak gençlik ile işçiyi, işçiyle de halkı birleştirdik. Ortada bir yaşam mücadelesi vardı. Ya onlar kazanacaktı ya biz. İşte bu noktada Murgul maden işçileri devreye girdi. Siyanür varsa biz yokuz dediler. Cengiz Holding hiç de yabancı olmadığımız bir tavırla işçileri tehdit etti. “Ya siyanürle çalışırsınız ya da defolup gidersiniz!” 840 işçinin işten çıkarılmayı göze aldığı nerede görülmüş ki. “Biz bu halkın katili değiliz” diyerek halka doğru yürüdüler, bizi duygulandıran bu onurlu, şerefli işçiye minnet borçluyuz. Artık roller de değişmişti, Eti Bakır AŞ’ye bu tesisi burada kurmayacağına dair yazılı bir belge vermesini aksi takdirde bir daha buraya hiçbir makinesini sokamayacağını söyledik. Eti Bakır AŞ bize yazılı bir belge vermek zorunda kaldı. Verdiği belge valilikte ve belediye başkanlığında saklanmaktadır. 2014’te Murgul maden işçileri de evrensel madencilik yasalarını, özelleştirme süreci ve yasalarını, kısacası haklarını ve çalıştığı işletmenin, firmanın konumunu, tüzüğünü ve kurumsal (ya da aile şirketi) yapısını da öğrenmiş oldu. “Bu işçi, bu halkın katili değil” diye slogan atarlarken ne kadar onurlu ve kararlı oldukları tartışılamaz bile.

Murgul Siyanüre Hayır Platformu Yönetim Kurulu Üyesi

Kaynak: Evrensel Gazetesi