Oxvame: Tarihi mabetler – Meryem Özçep

0
1030

Meryem Özçep

Oxvame, Lazca’da, tapınak yeri, ibadet yeri yani dua yeri anlamına gelir ve kutsal yerler olarak bilinir. Oxvamelerde ibadet, Lazların inanç biçimlerine göre şekillenmiştir. Oxvameler; Lazlar’ın paganist olduğu dönemlerde, her türlü isteklerini, inandıkları doğaüstü güçlere bildirmek için toplandıkları, ayinler yaptıkları yerlerdir. İlkbaharda ekin ekmeden önce, balık zamanı denize açılmadan önce, hasat zamanı ürünün bol olması için bu ayinler düzenlenirmiş. Bu istekler oxvamu (dua) ve oxoronu (horon) yoluyla Tanrılara bildirilir ve onlardan gelen sinyallere göre hareket edilirmiş. Herkes oxvame denilen yerleşim yerlerinin hakim tepelerinde toplanır ve hep beraber elele tutuşarak ayine başlarlarmış…

Esat Sarı, bu ayinleri, Oxvame yazısında şöyle anlatır: “Burada yapılan ayinlere “Oxvamu” denmekteydi. Oxvamu tanrılara kurbanların sunulması “Tisya meçamu” ile başlar ve çeşitli ilahiler eşliğinde yapılan danslarla “Oxoronu” devam ederdi.

Buradaki amaç, gökyüzünde yaşadığına inanılan tanrıları yere indirmek ve kendileriyle bütünleşmelerini sağlamaktı. Bunun için de, çeşitli dualar eşliğinde tanrılara kurbanlar sunulduktan sonra da el ele tutuşup bir halka oluşturarak horon oynarlardı. Eller gökyüzüne doğru kaldırılır, bugün anlamını bilemediğimiz “3i ei, mea mea” gibi efsunlu sözleri hep bir ağızdan söyleyerek meşe ağacının etrafında dönerlerdi. Bu tapınmalar bazen saatlerce, tanrıları yere indirene kadar sürebiliyordu. Tanrıların yere indiğini ancak özel yetenekleri olduğuna inanılan insanlar hissedebiliyorlardı. Tapınmalar esnasında bu kişilerin söylediklerine titizlikle uyulup, hareketleri dikkatle izlenerek, onların yaptıkları hep birlikte yapılmaya çalışılırdı. Hareketler ve tempo onun vereceği komutlara göre hızlanır ya da yavaşlardı. Böylece kendi aralarında bütünleşerek ortak bir ruh hali oluştururlardı. Ortamın mistik havasından fazla etkilenen bazı insanlar tanrıların bir an önce gelip kendileriyle bütünleşmeleri için sabırsızlanır ve ayini yönetenlere yüksek sesle “Komoxtuyi?, Komoxtuyi?” “Geldi mi? geldi mi?diye seslenerek durumu öğrenmeye çalışırlardı. Ayini yönetenler de duruma göre, gelmedi ise “Vamoxtu, vamoxtu” der ayine devam ederlerdi. Tanrıların yere indiği hissedildiğinde ise ayini yöneten kişi “Geldi” manasındaki “Komoxtu, komoxtu” diye yüksek sesle bağırarak herkesi harekete geçirirdi. Tanrıların yere indiğini öğrenenler “i i i i i i hu hu hu hu” diye bir haykırmayla (Gamayoxinu) coşar ve çılgınca tepinirlerdi. Bu coşku sarhoşluğu anında sevinçten kendinden geçenler, üstlerini yırtarlar, ellerine ne geçerse sağa sola savururlar. Bazıları da ellerini bırakarak halkadan çıkarlar ve ağaç dallarına tutunarak tepinmeye devam ederlerdi.”

Oxvameler hakkında epeyce bir rivayet vardır. Bunların ne kadar doğru olduğu bilinmemekle beraber, ağızdan ağıza bugüne kadar gelmiştir.

Azlağa (Esenkıyı) köyünde bulunan Oxvame tepesi de bu yerlerden biri… Yerleşim yerinin en hakim noktasında bulunuyor. Bir tarafa baktığınızda Batum’a kadar bir mesafe, diğer tarafta Sultan Selim Dağı, Arhavi’nin Hopa’ya dönük kısmında Cixa tepesi ve arka arkaya yedi tepeyi çıplak gözle görebiliyorsunuz.

Azlağa’daki Oxvame’de önceden bir kilise bulunduğu, hatta bu kilisenin papaz yetiştiren bir okul olduğu rivayet edilir... Rivayete göre papaz okulu, diğer kiliselere papaz yetiştiren merkez bir okuldur. Buraya gelen papaz adayları belirli bir süre bazı eğitimlerden geçerlermiş. Eğitimini tamamlayamayan papaz adaylarının ise geri dönmedikleri ve o yüksek kayalıklardan kendilerini attıkları söylenir…

Yine bir rivayete göre, bu kilisede tonlarca ağırlıkta bir çan bulunmaktaydı. Bu çan aynı zamanda Sarp ile Arhavi (Cixa) arasında bir işaret olarak, iletişim için kullanılırmış. Hatta bu çanın altın olduğunu bile söyleyenler vardır… Bu çanı arayan kişilerin zaman zaman bu bölgeye gelip kazılar yaptığı söylenir…

Bir zamanlar Oxvame’de bir kilisenin varlığına dair rivayetler birçok insana çekici gelse de, burada bir kiliseden çok şapel benzeri bir yapının olması daha muhtemeldir. Çünkü, tıpkı camiler gibi, kiliseler halkın ibadet yeridir; herkesin rahatlıkla ulaşabileceği bir yerde inşa edilirler. Hıristiyanlık kültüründe kilisenin yapılacağı yerin tayini ya da temsil edilmesi için belli bir bölgeye gönderilen rahipler için yüksek yerlere bazen küçük bazen büyük şapeller inşa edildiği bilinmektedir. Şapeller aynı zamanda rahiplerin inzivaya çekildikleri ya da naaşlarının gömüldüğü yerlerdir.

Oxvame’nin, sanki her an yerinden kopacakmış gibi üst üste dizili kayalıklar içinse; birbirine zincirle bağlı olduğu ve asla kopmayacağı söylenir…

Yine köyde yaşayanların söylediğine göre Oxvame’ye, yağmur duası için çıkılırmış… Yağmur için Tanrı’ya yakarılırmış ve daha henüz dönüş yolundayken parmak kalınlığında yağmur yağmaya başlarmış…

Yine köylülerin anlattığına göre; Osmanlı döneminde Yavuz Sultan Selim ordusuyla beraber bugünkü Sultan Selim dağlarında konaklamış, askerleri için Liman köylülerinden ve Kemalpaşalılardan yiyecek istemiş, vermemişler. Azlağa’lılar ise ellerinde ne var ne yoksa vermişler Yavuz Sultan Selim’e. Yavuz Sultan Selim de o sırada bulunduğu Oxvame tepesinin üstünden, önündeki bohçayı kaldırıp üstünde kalan son yemek kırıntılarını Azlağa’ya doğru silkelemiş ve onlara dua etmiş. Bu yüzden de buranın bereketli ve dualı bir yer olduğuna inanılmış…

Ben bile çocukluğumda gittiğim Esenkıyı köyündeki Fikriye teyzenin “Ma oxvames meşapxe” (ben dualı yerde oturuyorum) diye övünerek söylendiğini hatırlarım…

Tüm bu hikayeler gösteriyor ki oxvame Lazlar için hangi inanış döneminde olursa olsun paganizm, hıristiyanlık, müslümanlık- kutsal yerlerdir. Bugün bile halen bu yerlerin kutsallığına inanış sürmektedir…