Sercan Dede’nin gözünden Artvin’in kültürel ve toplumsal iklimi

0
681

Murat Gültekin – Onur Kılıç

 

Edip Cansever, en sevilen şiirlerinden “Mendilimde Kan Sesleri”nde şöyle der:

İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine

Sercan Dede 1992, Artvin doğumlu genç bir eğitimci. Onunla konuşurken girişteki dizeler kafamızda dönüp durdu. Yaşadığı yere çok benziyordu. Sercan’ın Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği okuduğu 4 yıl dışında kalan yaşamının tamamı Artvin’de geçmiş. Okulunu bitirdikten sonra döndüğü memleketinde, Cerattepe ormanlarının korunması için başlayan mücadelenin en genç ve ısrarlı takipçilerinden olmuş. Şimdi de Artvin’in merkezindeki tek kitabevini, kendisi gibi üniversite mezunu olan arkadaşı Onur ile birlikte çalıştırıyor. Aynı zamanda Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) Artvin İl Başkanlığı görevini sırtlanmış durumda. Sercan ile ülkenin en ucundan verdiği oksijenle memleketin havasını temizleyen Artvin’in kültürel ve toplumsal iklimini konuştuk. Onun cümleleriyle Artvin’i gezdik: Kenti ikiye bölen Çoruh Nehri boyunca dik yamaçlı uzun vadiler aştık; heybetli dağlar geçtik; dereler, krater gölleri, yemyeşil yaylalar; ağaç denizi ormanlar ve yeşilin her tonu, bin bir çeşit çiçekler, bitkiler… Kültürü çoraklaştırılmaya, kökleri koparılmaya, gökyüzü karartılmaya çalışılan Anadolu’nun, Karadeniz’in toprağında patika açmaya çalışmanın olanaklarını ve kıymetini ona sorduk. Sercan’ın samimi, açıklayıcı yanıtları Karadeniz’in bu şirin ve inatçı kentine içerden bakma fırsatını bize verdi.

 •••
»Artvin deyince aklına ilk neler geliyor?
Kendine özgü bir kültürü vardır Artvin’in. Dışarıdan baktığında coğrafi olarak uzak, metropol şehirlerin dışında bir coğrafya olsa da kendine ve Karadeniz’e özgü zenginlikleri var. Kafkaslar’dan, Karadeniz’den gelen kendine ait bir kültürü içinde barındırıyor. Bunun halk oyunlarında, insanların birbirlerine yaklaşımlarında, sosyal ilişkilerinde kültürel ve çok çeşitli boyutları var. Artvinli olmayı bir kültür olarak düşünür ve yaşarız. Bunun içinde yoğrulduk. Bu nedenle dışarı çıkan Artvinlilerde bir memleketçilik yönü vardır ama bu ilerici, devrimci bir tavırdadır. 1800’lü yılların sonunda topraklarımızın işgal edilmesinden başlayarak bu böyle…

Artvin kadınların rahat dolaştığı, çocukların rahat oyunlar oynadığı bir yerdir. Gençler festivallere gider, çadır kurup kamp yapar, eğlenmesini, birlikte hareket etmesini, ortak yaşam kültürünü oluşturur. Bu anlamda herkesin iç içe geçtiği bir kenttir burası. Herkesin bir şekilde birbirine değdiği, temas ettiği bir durum vardır. Ben küçüklüğümden beri merkezde bulunuyordum, benim öyle çok köy hayatım olmadı. Merkezde, çarşıda oturan esnafla iç içe olan farklı bir yönüm vardı. İnsanlar küçüklükten beri bize ‘Bizim çocuklardır’ diye bakıyorlardı.

»Kentin bu yapısının bir genç olarak senin üzerinde nasıl etkisi oldu?
12 Eylül sonrası Artvin çok büyük darbe almış. Neredeyse her ailede işkence gören, tutuklanan insanlar olmuş. Ancak büyük bedellere rağmen gelenek sürmüş. Biz de bu kültürle büyüdük. Benim ailem CHP’li, demokrat bir aile… Ailemde geçmişte politik mücadele içinde bulunmuş insanlar da oldu. Böyle bir politik ortamda, bu kültürle yetiştim. Zülfü Livaneli kasetinin evde olması, Cumhuriyet gazetesinin eve girmesi, beni de etkiledi. Lise döneminde okuduğun kitaplarla bir yönelime, arayışa giriyorsun. Bu şehirde büyümüş, yetişmiş, politik sorumluluklar almış, bedel ödemiş insanları, onların hayat hikâyelerini görüyorsun. Onlara karşı bir borcun olduğunu, bugün de o fikirlere sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorsun. Biraz da bu yetişme koşulları ile üniversitede öğretmenlik yazdım. KTÜ tarihi de olan bir üniversite diye düşündüm. Fakat gidince büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Entelektüel bir üniversite ortamı bekledim ama durum tam tersiydi. İdari cezalarıma, uzaklaştırmalarıma rağmen okulumu dört yılda tamamladım. Aslında Trabzon’u seviyordum ama orada durma şansım olmayınca üniversiteden sonra Artvin’e döndüm.

»Artvin’e döndükten sonra öğretmenliği düşünmedin mi?
Önce KPSS’ye hazırlanıp öğretmen olmayı düşünüyordum. Etrafımda etkilendiğim çok öğretmen vardı. Artvin’de devrimci düşüncelerin serpilip gelişmesinde devrimci öğretmen Enver Karagöz’ün rolü anlatılır. Efsanedir. Devrimcilerin idolüdür. Benim de öyle. Stajlara gidip çocuklarla vakit geçirmekten keyif alıyordum. Onlarla içli dışlı olayım, anlatayım, paylaşayım, oyun oynayayım istiyordum. Bu nedenle hemen kopmadım öğretmenlikten. Ancak KPSS’deki hile-hurdalar… Aday öğretmenlik uygulaması vesaire gibi nedenler soğuttu. Yalnız bende değil kimsede güven kalmadı. 4 yıl oku bitir; üstüne dirsek çürüterek KPSS’ye hazırlan 80-90 puan al. Sonra mülakat. Hadi onu da geçtin; iç güvenlik taraması. Onu da aşıp öğretmen oldun bir KHK kapının önündesin. Böyle bir ortamda motive olup da KPSS çalışacaksın… O denli puan alıp, kazanıp bu durumları yaşamak kolay kolay kaldırabileceğim bir şey değil. Hem bu nedenler hem de şehirde başımızın belası bir maden konusu var.

»Cerattepe’den söz ediyorsun…
Evet… Şehirde senelerdir bu konuyla büyümüşsün, iyi kötü biliyorsun Cerattepe’yi… Küçükken gördüğün köyler barajdan dolayı yok olmuş durumda. Sahil yolu yapılınca kentin sahille bağı kalmamış. Artvin’deki bitki çeşitleri yok olmuş. Artvin’i insansızlaştırma ve yok etme projesi bu. Bir işgal. Biz de işgale karşı çıkma, toprağımıza sahip çıkma duygusuyla hareket ettik ve direndik. Mücadelenin, direnişin seyrini biliyorsunuz; BirGün bizim, Cerattepe’nin sesi soluğudur, burada yeniden anlatmaya gerek yok.

Artvinli gençler üniversiteyi kazanıp İzmir’e, Ankara’ya, İstanbul’a gittikten sonra hem oradaki ortamlarından, hem de iş olanaklarından ötürü geri dönmeyi pek istemezler. Bu durumdan ötürü belki de Artvin’e en duyarlı insanlar dışarı çıkıyor ve uzun yıllar dönmüyor. Böyle bir durum olunca da daha fazla enerji harcamak zorunda kalıyorsun. Bu sebepten ötürü benim birincil mevzum Cerattepe olmuştur son 3-4 yıldır. Nöbetler tutuldu. Ben çalışmıyordum oradaydım. Artvin’e dönmemin bir faydası olduğu duygusunu hissettim bu zaman dilimi içinde.

»O zaman Cerattepe’den “Patika”ya çıkan yolu konuşalım.
Mücadele gibi hayat da devam ediyor. Herkes işinde-gücünde. Etrafta üniversiteyi bitirip KPSS’ye çalışan yaşıtların… Sen Cerattepe direnişinin içindesin. Mücadele eden genç olarak sevgi, saygı görüyorsun ama bir yandan da bu çocuk ne olacak, ne iş tutacak kaygısı var; hissediyorsun. Biraz önce anlattığım gerekçelerden KPSS motivasyonum kalmamış. İş konusunda arayıştayım. Çocukluk arkadaşım Onur da benim gibi üniversiteyi bitirdikten sonra Artvin’e dönmüştü. Artvin’de geçimimizi sağlayacak bir şey yapalım dedik. Artvin’de sosyal ve kültürel açıdan bizim kafamıza tam anlamıyla oturan bir yer yoktu. İnsanların kitap okuduğu, atölye faaliyeti yaptığı, imza günü olan bir mekân, bir kitabevi yoktu. Bunun Artvin için bir ayıp olduğunu düşünüyorduk. Bu fikre herkes sıcak baktı, olumlu karşıladı. Hazırlık aşamasında ustalık gerektirmeyen birçok işi kendi arkadaşlarımızla, dayanışma kültürüyle yaptık. Mümkün olduğu kadar az kaynakla en güzelini yaratmaya çalıştık. Yayınevleri yardımcı oldular ve bu güveni kırmamak adına büyük sorumluluklar aldık. Yoğun bir dayanışmayla ve insanların sahip çıkmasıyla Patika Kitabevi’ni açtık. Herkesin yüzünün güldüğü, insanların birbirine sarıldığı bir açılış gerçekleştirdik. Bugüne kadar en huzurlu ve mutlu hissettiğim günlerden biri oldu.

»‘Kitabevi’ dışında neler var Patika’da?
Bizim hedefimiz en başından beri kentimize bir kültür-sanat merkezi kazandırmaktı. Hekiminden öğretmenine, öğrencisinden çeşitli meslek gruplarına uzanan arkadaşlarımızın içinde olduğu bir mutfağımız var. 6 aydır, 15 günde bir belirli etkinliklerle masal atölyemiz gerçekleşiyor. Yürüyüş etkinliği düzenledik. Bu sayede birçok genç Artvin’de daha önce görmediği yerleri beraber giderek görebildi. Okuma etkinlikleri yapılıyor. Şair ve yazarlar geliyor. Yürüyüş, toplumsal cinsiyet, masal, evrim dersleri gibi şeyler Artvin’de sık görülen işler değildi. İnsanların okuduğu kitapların yazarlarıyla tanışması, bir kitap ya da fikir üzerine tartışmaları pek mümkün değildi. Masal atölyesindeki arkadaşların Artvin’deki yerel masalları derleyip kitaplaştırma fikri var. Düzenli aralıklarla tamamen doğal ürünlerin tüketildiği kahvaltılar düzenleme fikri var. Bugün ihtiyacımız olan şey fikirlerimizi gerçekleştirebileceğimiz mekânlar ve araçlar yaratmak. Rize’nin Pazar ilçesinde ve merkezinde de buraya benzer yerler mevcut. Toplumsal aydınlanma işlevi gören mekânlar yaratmak, kültür evleri kurmak, dernekler açmak bugün her zamankinden daha önemli… İnsanların girdiği zaman burası benim diyebileceği, farklı insanları etkileyebileceği noktalar yaratmak gibi bir derdimiz var.

»Patika’nın müdavimi diyebileceğimiz bir insan profili çizebilir miyiz?
Ağırlıklı olarak liseli gençler geliyor. Çünkü biz çarşıda, merkezdeyiz. Üniversiteden de giden gelen çok oluyor; öğrencisinden akademik kadrosuna kadar. Sağ olsun birçok hocamız da insanları bize yönlendiriyorlar, referans gösteriyorlar bizi. Örneğin, Gılgamış Destanı ile ilgili okumalar yaptılar hocalarımız öğrencileriyle.
Biz mümkün olduğunca geniş bir çevrenin ve farklı yüzlerin gelmesini tasarlamıştık. Hemen yanımızda Milli Eğitim Müdürlüğü var, imam hatip okulu var. İmam hatip öğrencilerinden bazıları yanımıza gelerek hocalarının buraya gelmemeleri gerektiğini söylediğini söyledi. Çocuklar bizi sevdiği için bunu gelip söylüyor. Buraya gelen çocuklar dünya klasiklerini, Yaşar Kemal’i, Tolstoy’u görüyor. Ödünç alıp geri bırakabiliyorlar ve bu sayede kitaplarla haşır neşir oluyorlar. Bu vesileyle de mekânda çalan müziğe, teoriye ve şiirlere bir şekilde aşina oluyor imam hatip öğrencileri. Karşımızda halk eğitim merkezi var, oraya gelen birçok insan bizim yerimize de uğruyorlar. Esas olarak bize huzur veren konu mekânımızın bir kültür merkezi haline dönüşmeye başlamasıdır.

»Yeni etkinlikler var mı gündeminizde?
Yöremiz üreticilerinden temin ettiğimiz doğal ürünlerin tüketildiği kahvaltılar yapmayı düşünüyoruz. Amacımız, üretici ile tüketiciyi buluşturan zeminler yaratmak. Kooperatif ürünü olduğu için Hopa Çay kullanıyoruz Patika’da. Dostlarımıza tavsiye ediyoruz. Kahvaltılar, çayın yanına yeni ürünler eklememizin imkânlarını yaratabilir diye düşünüyoruz.
Karadeniz futbolu sever. Artvin de öyle. Hopaspor’uyla, Çoruhspor’uyla. Futbol sevilir; seyredilir de enine-boyuna konuşulmaz. Futbolu, televizyon yorumcularının bildik tarzlarıyla değil bilimsel, akademik olarak ele alan spor yazarları, sporcular ile konuşmak ve taraftar kültürümüze katkı sunmak istiyoruz.

Dışarıdan bakıldığı zaman çok güzel görüntüler ortaya çıktı ve bu eminim ki ilerleyecektir. Kitabevleri zaman geçtikçe değerlenen yerlerdir. Patikanın da öyle olacağını düşünüyorum, inanıyorum.

Çalışmalarınızda kolaylık ve başarı diliyoruz. Yolunuz açık olsun.

***

Aramızdan ayrılışının 11. yılında devrimci öğretmen Enver Karagöz

1948 yılında Artvin-Şavşat’da doğan Enver Karagöz, Erzurum Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olur. 1970’te edebiyat öğretmeni olarak, Şavşat Lisesi’ne atanır. 12 Mart 1971 Askeri Darbesi’nden sonra komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle öğretmenlikten atılır.

Uzun uğraşlarla öğretmenlik hakkını elde ederek 1975’te Artvin Lisesi’nde göreve başlar. Artvin TÖB-DER Başkanı olur. Öğretmenlerin, öğrencilerin ve giderek bütün Artvin halkının sevip saydığı bir devrimci olarak mücadeleye önderlik eder. 1979’da Bitlis-Adilcevaz’a, 1980’de Konya–Karaman’a sürülür. 12 Eylül 1980 Darbesinde Artvin’de eşi ile birlikte gözaltına alınır. Ağır işkencelerden geçirilir. Boğazına kaynar sular dökülür. Gırtlak kanseri olur. 40 kiloya kadar düşer. “Ölümcül kanser hastasıdır!” raporu verilir. Uluslararası Af Örgütü ve diğer kuruluşların serbest bırakılıp tedavi görmesi için başlattıkları dayanışma eylemleri sonuç verir. 1984’te Almanya’da tedavi altına alınır. Kansere ve 12 Eylül rejimine karşı direnir ve kazanır. Ancak 20 yıl sonra 2004’te memleket toprağına ayak basabilir. Şavşat’a, Artvin’e, Ankara’ya gider; Anadolu’yu dolaşır; yoldaşlarıyla kucaklaşır. 29 Mart 2007’de aramızdan ayrılan Enver Karagöz, Cerattepe’de sıkılı yumruklarda, geceyi aydınlatan yıldızlarda yaşıyor.

Kaynak: Birgün Gazetesi