Yaşam Boyu Cinsellik 5 – Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim – Nihan Osmanağaoğlu

0
916

Nihan Osmanağaoğlu

Varsaymak…

Belki de genetik olarak %99 birbirimize benzediğimiz ve aslında %1 ilk kısım bizi biz yaptığı için, birbirimize az çok benzediğimizi varsayarız. En sık karşılaşılan bilişsel yanlışlığımızdan biridir varsaymak ve bu patlamış mısır tenceresinin içine hep düşeriz. Bir banka kuyruğunda önümüzde bekleyen kadın, yürürken yanından öylesine geçtiğimiz bir erkek, öğretmenliğini yaptığımız bir genç, ebeveyni olduğumuz bir çocuk ya da öylesine ayaküstü muhabbet ettiğimiz ama pek de tanımadığımız bir insan…

Varsayımlarımıza ters düşen bir durumla karşılaştığımız vakitler sert bir duvara çarpmak gibidir. Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ile ilgili varsayımlarımız bazen çoğunluğu bazen de azınlık gruplarını bu sert duvarlara çarptıran cinstendir. Peki cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimle kastedilen tam olarak nedir? 

Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklı kavramlardır. Yani bazı insanlar bunları tamamen ayrı deneyimler olarak yaşayabilir; bazılarıysa birbirleriyle örtüşen ya da değişen derecelerde iç içe geçmiş olarak yaşayabilir. 

Biyolojik cinsiyetimiz doğduğumuz zaman sahip olduğumuz genital organla belirlenir. Vajinayla dünyaya gelen kız/kadın iken, penisle dünyaya gelen oğlan/erkek olarak nitelendirilir. Yüzde olarak az bir kesim insan da hem penis hem vajina sahibi olarak dünyaya gelir. İnterseks ya da hermafrodit olarak nitelendirilen bu grup sayıca az olsa da vardır. Cinsiyet kimliği dediğimiz olgu biyolojik cinsiyetten farklıdır. En kısa ve basit tanımıyla hissedilen cinsiyet olarak tanımlanabilir ki hissetmek kelimesinin konuya dair esas anlamı verebildiğinden emin değilim. Cinsiyet kimliği yani cinsiyetimize dair içsel duyu ya da farkındalık sahibiyizdir aslında fakat bu içsel duyuya dair dışarıda bir tutarsızlık olmadığı müddetçe dikkatimizi çekmez. Çoğu insan için cinsiyet kimliği erkeklik ya da kadınlık diye tanımlanır ancak cinsiyet kimliği aslında kategorik değil akışkan bir kavramdır.

Cinsiyet kimliği (cinsiyete dair içsel duyu/farkındalık) ve biyolojik cinsiyet (kadın/erkek/interseks) bazı insanlar için tutarlı bazıları için farklıdır. Biyolojik cinsiyet ve cinsiyet kimliği yani cinsiyetine dair içsel duyusu farklı olan insanlar trans olarak tanımlanır. Bu noktada bilinmesi gereken en elzem şey, bu içsel duyunun değiştirilebilir bir durum ya da bir hastalık olmadığıdır. Çoğunluk olarak biyolojik cinsiyet ve cinsiyete dair içsel duyuları farklı olmayan insanlar olarak dizayn edilegelmiş sistemin içinde hayat trans bireyler için önyargılarla ve engellerle doludur. Fakat bu noktada bir farkındalık yaratmak gerekirse, siz kadın/erkek olduğunuzu nasıl anladıysanız trans bireylerin de bunu o şekilde anladığını belirtmekte fayda görüyorum. Cinsiyet kimliği içsel bir duyu olsa da, bu kimliğin ifadesi de yine de farklı olabilir. Bu ifadeler giyim, saç, makyaj, vücut dili ve sesin tonlaması gibi davranış ve dış görünüşü içerebilir. Yani sadece vajina sahibi olarak doğan bir birey kendini kadın olarak tanımlayıp, geleneksel anlamda kadınsı bir tarzda davranışla cinsiyet kimliğini ifade edebileceği gibi geleneksel anlamda daha az kadınsı hatta erkeksi bir tarzda kendini ifade edip yine de kendini (içsel duyu) kadın olarak tanımlayabilir. Benzer şekilde sadece penis sahibi olarak doğan (biyolojik cinsiyet) doğan bir birey kendini kadın olarak tanımlayabilir (içsel duyu) ve kendini daha kadınsı bir tarzda ifade edebilir. Cinsiyet kimliği ve bu kimliğin ifadesi kesin bir şekilde birbiriyle ilişkili değildir. 

Cinsel yönelim, cinsiyet kimliğinden farklıdır ve kendimize eş/partner olarak hangi cinsiyetten insan arzuladığımızda tanımlanır. Karşı cinsiyetten bir partner arzulayanlar heteroseksüel, aynı cinsiyetten partner arzulayanlar homoseksüel ve her iki cinsiyetten de partner arzulayanlar biseksüel olarak tanımlanır. Cinsel yönelim de cinsiyet kimliği gibi tercih edilmiş bir seçenek değil, bir içsel duyu yani bir yönelimdir. Cinsel yönelim kendini çoğunlukla ergenlik döneminde belli etmeye başlar ve bu aslında o birey için dahi kendini keşfetme, be toplumsal normlarla kendi içinde çatışma sürecini getirir. Cinsel yönelim de tıpkı cinsiyet kimliği gibi değiştirilebilir bir durum ya da hastalık değildir. Çoğunluk olarak cinsel yönelim konusunda içsel duyuları karşı cinsi arzulamaya odaklı insanlar olarak dizayn edilegelmiş sistemin içinde hayat homoseksüel bireyler için de önyargılarla ve engellerle doludur.

Varsayımlarımız… Bir şeyler ya da birileri hakkında onları içine alan kategorik kalıplarımız, davranış ve tutumlarımızı belirlemeye başladığında tehlikeli bir nefrete doğru savruluruz. Doğduğumuz günden beri kendimiz hakkında, içinde yaşadığımız dünya hakkında ve o dünyadaki yerimiz hakkında bir şeyler öğrenip keşifler yaparız. Bu öğrenme deneyimlerinin toplamı bize kendimiz ve başkaları hakkında öznel bir algı sağlar. Öznel algılar doğası gereği normal ve kaçınılmazdır fakat bu öznel algıları tek doğru olarak görmek/inanmak tehlikeli önyargılara da götürür biz insanları. Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dair önyargılar Türk toplumunda nefret suçlarına kadar gidebildiği gibi, bu noktaya kadar gitmediği durumlarda da gündelik hayat içinde sıklıkla sözel şiddetle kendini gösterir. 

Bir uzman olarak çocuklara cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim konusunda da bilgi verilmesi gerektiğini düşünüyorum (8 yaş ve sonrası). Çünkü bu bireyler toplumda hep vardı, varlar ve varolmaya da devam edecekler. Bizim yapacağımız tercih onlara hayatımızda arkadaş/eş/çalışan/işveren/evlat/ebeveyn olarak sevgi dolu bir yer açıp açmamak konusunda olacaktır. Ancak ve ancak varsaymak çukurundan çıkabildiğimiz ölçüde kendimizi ve başkalarını tanımak için araştırmacı sorular sorabilir ve anlamı ortaya çıkaran, yargılamak değil anlamak odaklı yaklaşıma ulaşabiliriz.