Cacık… – Deniz Topaloğlu

1
1402

Hopa yerel seçimlerinin üzerinden uzunca bir zaman geçti. Öncesinde; aday belirleme sürecinin, kampanya sürecinin ve hayata geçirilen “Hopa İttifakı” sürecinin oluşturulması, yönetilmesi ve seçmene deklarasyonu noktasından ciddi eksiklikler, hatalar ve politik riskler içerdiğine dair iyi niyetli uyarıların kulak ardı edildiği ve sürecin bütün aksayan yönlerinin soyut bir “Hopa’da Her şey Çok Güzel Olacak” sloganı ile örtülmeye çalışıldığını gördük, yaşadık. Elbette ki sürecin eksik, yanlış, hatalı yönlerini gören, hisseden, kaygı duyan diğerleri gibi benim de bu süreç sonucunda ortaya çıkacak bir oluşumdan hiçbir beklentim yoktu. Ama tamamı ile iyi niyetli olarak zayıf da olsa bir “ihtimalin” önünde beklemekten kendimi alamadım.

Seçimler üzerinden altı ayı aşkın bir zaman geçti. Bu süre zarfında Hopa Belediyesi ekseninde konuşulan tek şey önceki yönetimden kalan on dokuz milyonluk borç oldu. Yaklaşık altı ay boyunca bu borç meselesi pişirilip pişirilip servis edildi, edilmeye devam ediyor. Elbette ki bu borcun nasıl oluştuğunun incelenmesi, varsa usule uygun olmayan harcamaların tespiti, yolsuzlukların belirlenmesi mevcut yönetiminin görevlerinden bir tanesidir. Ancak bu yönde somut bir adım atmaktan imtina edip, ısrarla  “enkaz devraldık” edebiyatına sığınılması beceriksizliğe, vizyon eksikliğine, inisiyatif fukaralığına dair günbegün artan serzenişi bastırmak, yumuşatmak amacı taşımasının yanı sıra seçim öncesi verilen beyanların, taahhütlerin aksi yönünde atılacak her türlü adımın doğuracağı tepkilere karşı kılıf hazırlamak maksadı taşıdığı da ortada.

Üzülerek gördük ki Hopa Belediyesinin yeni yönetimi seri icraatlarından ilkini suya zam yaparak başlatmış durumda. İlk icraat suya zam müjdesi olunca insan ister istemez sonrakileri düşünmekten kendini geri alamıyor. Bu haliyle Hopa Belediyesinin yeni yönetimi ve dolayısı ile “Hopa İttifakının” bileşenleri olan ÖDP, Halkevleri, HDP seçim gezilerinde halka daha büyük cezaevi inşa edeceği müjdesi veren partili cumhurbaşkanı ile aynı politik paralelde buluşuyorlar.

İşin diğer bir ilginç yanı ise zam oranı ile ilgili olarak piyasada dolaşan şaiyalar. Kimine göre %300, kimine göre %100 kimine göreyse %70’lik bir zam oranı söz konusu. Belediye yönetiminin ise bu şaiyalara dönük tek bir beyanattan, bilgilendirmeden ısrarla kaçınarak, meseleyi görmezden gelip unutturmaya, yokmuş gibi davranmaya çalışması işin başka bir ilginç yönü. Belediye Meclis üyelerinin özellikle ittifak çerçevesinde mecliste kendilerine yer bulmuş “sosyalist” üyelerinin su zammına dönük ifadeleri ise evlere şenlik. İnsan ister istemez “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demekten kendini alamıyor. En yaygın savunma söylemini ne yazık ki “Bölgede en ucuz suyu Hopa halkı kullanıyor” sözü üzerine inşa ediyorlar. Bir kısmı ise sosyal medya üzerinden “Aslında ben zamma karşıydım. Ama herkes onay verince ben de onaylamak zorunda kaldım. Günah keçisi olmak istemedim” türünden aklın, havsalanın almayacağı bahanelere sığınmış. Ancak ne yazık ki bir üyenin haricinde hiçbir üyenin aklına büyük işletmelerden tahsil edilemeyen ya da edilmeyen faturaların, kaçak su kullanımının, şebekedeki kayıp ve kaçakların önüne geçmenin zamdan daha elzem bir önem ifade ettiği gerçeği gelmemiş maalesef.

Bakmayın siz onların “Su hayattır, satılamaz” diye bağırdıklarına. Kendi çapsızlıklarından, beceriksizliklerinden, dahası bütün muhalefet imkânlarını berhava ettiklerinden ellerinde kala kala bir “su” kalmıştır da ondandır bağırıp, çağırmaları. Samimiyetsizdirler, en azından bazıları imkân bulduklarında sadece “suyu” değil inanmış göründükleri her şeyi “babalar” gibi satarlar.

Bakmayın siz onların yıllar önce Dikili Belediye Başkanı halka suyu ücretsiz verip de devletin gadrine uğradığında ona sahip çıkıyor görünüp bağırıp çağırmalarına; hatta bir adım ileri gidip bütün belediye hizmetlerinin ücretsiz olmasını talep etmelerine. En basit belediye meclis üyeliği bile bu eşhasın bazıları için  “devrimcilik” etiketi altına gizlemiş oldukları “fiyat” etiketinin ortaya çıkması için yeter de artar.

Bakmayın siz onların tumturaklı cümleler üzerine inşa ettikleri ittifak beyannamelerine; hepsi suya yazılmıştır, en ufak bir falsoda silinir gider. Halk Meclisleri, Mahalle Meclisleri derler zaman geçer “Bilgilendirme Toplantısına” dönüşür. “Halkla beraber yöneteceğiz” derler, her türlü haltı yedikten sonra halka lütfen dönerler. Zam yaparken, usulsüz ruhsat tesis ederken, pastayı keserken ne halk vardır ne de Halk Meclisi. Ancak pasta yenildikten sonra akla gelir halk, o da etrafa saçılan pisliğin kaldırılması için.

Bakmayın siz onların toplum içindeki en dezavantajlı grupların koruyuculuğuna soyunmalarına, hepsi yalandır. En ufak bir sıkıntıda, yaşayacakları en düşük Richter ölçekli sarsıntıda kurtuluşlarını dezavantajlı grupları kendilerine siper etmekte bulurlar. Tek başlarına sefa sürmeye bayılırlar ama sıra cefa çekmeye gelince ortalıkta asla görünmezler. Sıkıntıya düşmüş patron gibidirler. İlk krizde ya çalışanlarının maaşlarını kırparlar ya da onları kapı dışarı ederler.

Kimse kusura bakmasın. Benim için Hopa Belediye Meclisi üyelerinin sol- sosyalist üyeleri artık yok hükmündedir. Su zammına koşulsuz destek vermeleri bir yana sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamalar, topu taca atma, viraj alma girişimleri tam bir fecaat örneğidir. Bir uzvunun hıyar olduğunu iddia eden herkese bir avuç tuzla koşmayı marifet sayan bu meclis, halkın yönetime katılma aracı olmaktan daha çok “hıyar tarlası” görüntüsü vermektedir. Cacık içinde güzel duracakken meclis içerisinde heba olan bu üyelerden bir cacık olacağını düşünen varsa tabi.