ÇAYKUR’u geri almaya ihtiyacımız var / Umut Kocagöz

0
141

Çay üreticilerinin 2021 çay fiyatları, kota ve kontenjan uygulamalarına karşı başlattıkları isyan ve direniş geçtiğimiz hafta dalga dalga yayıldı. Her farklı grup, kendi ilgi, beceri ve meşrebince bu süreçte konumlandı.

Çayın emeğini yüklenen üreticilerin sokağa çıkarak söz alması, talep ve şikayetlerini iletmesiydi esas olan. Üreticilerin farklı biçimlerde tepkilerini göstermesi de çeşitliliği yansıtma açısından kıymetliydi.

Objektif ve çok boyutlu bir değerlendirme, temel bir gerçeği ortaya seriyordu: çay üreticileri, taleplerini oluşturmak, temsilcilerini seçmek, haklarını savunmak ve emeğini yönetmek açısından kitlesel, kapsayıcı bir öz örgütlülüğe sahip değil. Eylemler başlamadan önce yaptığım görüşmelerde farklı ilçelerden çay üreticileri bu konuya işaret etmişlerdi. (1)

Türkiye’de tarımsal üretim yapan çiftçiler, esasında üç kurumsal yapı içerisinde örgütlenmekteler. Birincisi, her üreticinin üyeliğe zorunlu tutulduğu, ancak politik etkisi ve özerkliği neredeyse tükenmiş olan Ziraat Odaları. İkincisi, (çay özelinde) Hopa Çay (Hopa), Öz Çay (Of) gibi ilçe veya köy bazlı lokasyonlarda faaliyet gösteren, üreticilerin ürünlerini işleme ve doğrudan pazarlama kanalları olan kooperatifler. Üçüncüsüyse, üreticilerin hak ve özgürlüklerini savunmak üzere örgütlenme çabasında olan sendikalar.

Çay sektöründe, ÇAYKUR gibi (aslında, varlık fonuna aktarılmış, şirketleştirilmiş) büyük bir yapının piyasayı şekillendirmede esas aktör olması gerçekliğini koruyor. Bu yapıyı bir günde ortadan kaldıramazlar, ama adımları uzun zamandır atılıyor. ÇAYKUR’un bu şekilde tasfiye edilmesinin sebeplerinden biri de yine üreticilerin örgütsüz olması. Aslında ÇAYKUR eskiden de halkın yönettiği, denetlediği bir kurum değildi. ÇAYKUR politikalarını şekillendirecek, yaş çay taban fiyatlarını belirleyecek bir üretici örgütlülüğü, ÇAYKUR’un “halkın” olmasında temel güvenceyi sağlayabilirdi, sağlayabilir.

ÇAYKUR’un piyasa içerisindeki rolünün azalmasıyla, üretici kooperatiflerinin daha çok önem kazanacağını düşünebiliriz. Üreticilerin bir araya gelerek kendi emeklerini yönettikleri kooperatif yapısı, kolektiviteyi geliştirmesi açısından çok önemli bir nitelik taşıyabilir. Ancak, anti-demokratik bir kooperatifçilik yasası, bu süreçlerin gelişiminde temel engellerden biri ve buna karşı mücadele etmek de başta kooperatifler olmak üzere üreticiler için önemli bir başlık olarak duruyor.

Doğu Karadeniz bölgesinin geneli için, çay üreticilerinin yalnızca kısa vadeli değil, uzun vadeli sorunlarına da çözüm üretmek başka türlü nasıl mümkün olabilir? Piyasanın genel eğilimlerine ve tarım politikalarına dair söz üretecek, gerek ÇAYKUR gerekse diğer şirketler karşısında, üreticilerin sosyal ve politik haklarını savunacak, üreticinin doğrudan söz ve inisiyatifini taşıyan bağımsız bir hak örgütünün açığa çıkması kalıcı ve anlamlı olabilir diye düşünüyorum.

Bu örgütlenme pratiğine duyulan ihtiyaç, çay yasasıyla (ve devletlû kurumsallaşmalarla) giderilemez. Çay yasasında bir taraf olabilmek için bile, güçlü bir örgütlenmeye sahip olmak gerekiyor.

Bu örgütlenme pratiğine duyulan ihtiyaç, ÇAYKUR var denilerek de (artık) bir kenara konulamaz. ÇAYKUR, nihayetinde bir şirket ve piyasadaki etkisi giderek şirketlerin lehine dönüşüyor. “ÇAYKUR halkındır” diyebilmek için, ÇAYKUR politikalarını belirleyebilmek gerekiyor. Mevcutta, bunun olmadığı hepimizin malumu. Ama bunu nasıl geri alabileceğimizi konuşmaya ihtiyacımız var.

Bu örgütlenme pratiğine duyulan ihtiyaç, “kooperatifler kurun, sendika fazla politik” diyerek de, dizginlenemez. Üreticilerin devlet ve şirketten bağımsız olması, gelip geçici hükümetler karşısında kendi bağımsız çıkarlarını örgütleyebilmeleri gerekir. Zira, üreticilere “şimdilik bununla yetinin” diyen her anlayış, onu ileride mutlaka boyunduruk altına almaya da çalışacaktır. Kooperatiflerin düzgün bir şekilde ve üreticilerin çıkarlarına yönelik işleyebilmesi için, kendi dar çıkarlarının dışında düşünebilmelerine vesile olacak bir toplumcu bakışa ve örgütlenmeye ihtiyaçları var.

Çayda bu türden bağımsız ve hak temelli bir örgütlenme girişimi olan Çay Üreticileri Sendikası (Çay-Sen) 2007 yılında kurulmuştu.(2) Geçici bir yönetimle yola çıkan sendika, yasal engellerle mücadele etmek durumunda kaldı. Bunun yanında, diğer çiftçilerle mücadeleleri ortaklaştırmak adına, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu’na katıldı. Böylece, çay üreticileriyle diğer üretici sendikaları bir araya gelerek tarım politikalarına müdahale edecek ve çiftçilerin öznesi oldukları bir inisiyatif oluşturacaklardı.

2020 Şubat ayında İzmir’de buluşan çiftçi sendikaları temsilcileri, konfederasyona bağlı sendikaların tek bir sendika altında birleşmesi kararına vardılar. Böylece, Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-Sen) kuruldu.(3) Her ürün grubundan bir araya gelen üreticilerin, “üretici kürsüleri” etrafında sendika içerisinde kendi faaliyetlerini yürütebilecekleri bu modelde, şirketlere ve hükümetlere karşı birleşen üreticilerin, haklarını savunması ve yeni haklar üretmesi öngörülüyor.

Tarım politikaları ve bunların desteklediği şirketlere karşı, üreticilerin bir araya gelmek ve haklarını savunmak dışında bir şansı yok. Ayrıca, güncel şirketleşme dinamikleri karşısında, tüm halkın denetimini öngören gıda egemenliği, çay üreticilerini diğer üreticilerle ve halkın geri kalanıyla bir araya getirecek bir bakış açısı sunabilir. Gerek Çiftçiler Sendikası ve başka olası dinamikler, çay üreticilerinin örgütlenmesi açısından ele alıp tartışabileceğimiz dinamikler olabilir. Bu dinamikleri tartışmanın, çay üreticilerinin sorunlarını çözmek için bir araya gelmesinde elzem olacağını düşünüyorum.

***

1 Bkz: “Enflasyon yüksek fiyat düşük” https://www.karasaban.net/2021-yas-cay-fiyatlari-1-enflasyon-yuksek-fiyat-dusuk/ ve “Düşük fiyata karşı birleşmek şart” https://www.karasaban.net/dusuk-fiyata-karsi-birlesmek-sart/

2 https://www.karasaban.net/cay-ureticileri-sendikasi-cay-sen-kuruldu/

3 https://www.karasaban.net/ciftci-sende-yeni-surec/