Et, tırnak, siyaset

0
595

Deniz Topaloğlu

Hopa’da seçim süreci boyunca özellikle “Güneş Otel” modeli bir siyaseti benimseyen bir merkezden, şimdinin şehremini namzedi, sabık bir şehremini tarafından sevk ve idare edilen seçim kampanyasının ana teması ne yazık ki ÖDP ve HDP özelinde tüm sosyalist sola dönük karalama, iftira, itibarsızlaştırma kampanyasına dönüşmüş durumda. Örneklerini Fetö’de bolca gördüğümüz; suç yaratma, sahte delil üretme ve algı operasyonları arkasına gizlenerek kriminalize etme çabalarının hepsini, fazlası ile bu merkez mahreçli kara propaganda aygıtlarından görüyor,işitiyor ve şahit oluyoruz. Bu faaliyet Hopa’da sadece belli dar bir kesimin Soğuk Savaş dönemi CIA patentli anti-komunist damarının yeniden hortlaması ve bir veba salgını haline gelen, belirtilerini “Kürtler bizim kardeşimizdir. Etle tırnak gibiyiz vs deyip ancak diye devam eden” cümleler şeklinde gösteren Kürt düşmanlığı, dünya geleninde yaşanan milliyetçi ve ırkçı yöneliş ile açıklanamaz. Yine bunları elbette siyasi rekabetin yarattığı şuursuzluk, geçmişin hesaplarını bir şekilde yeniden açıp hesap görme isteği, rant ve çıkar hevesi ile kraldan çok kralcı olma hevesi vs ile de açıklayamayız.

Yukarıda bahsedilenlerin elbette bir nebze de etkisi olsa da bu tarz siyasetin ana eksenini belirleyen ana unsur Hopa’nın son on-on beş yılda değişen demografik yapısında gizli. Dolayısı ile sosyalist sola dönük kirli siyasetin belirleyeni, sınıfsal tercihler değil; “halk plaja akın etti vatandaş denize giremiyor” şeklinde özetlenebilecek Türk burjuvazisinin Cumhuriyet Döneminden kalan ırkçı zihniyetinin Hopa’da karşılığıdır. Daha açık konuşmak gerekirse etnik kimlikler üzerinden yürüyen Hopa’ya geçmişten miras Hemşinli-Laz eksenli, görünürlüğü pek olmayan ancak içten içe yürüyen ırkçı saiklerin temel belirleyen olduğu siyaset tarzı bu. Haliyle durum bu olunca siyasi tercihler klasik sağ-sol tercihinin ötesinde bir yer de, her iki etnik grup açısından kendi adayının nerede durduğuyla bağlantılı olarak belirleniyor.

Köyden kente Hemşinli göçünün değiştirdiği demografik yapı elbette bir karşı tepki yarattı. Bu tepki daha çok gizliden yürüyen, kendini; küçümseme, hor görme, aşağılama ya da en masum haliyle kendini daha kentli, daha kültürlü olarak görme şeklinde ortaya koydu. Zaten bu gizli gerilim ve kaynaşamama hali daracık kent ölçeğinde deyim yerindeyse kendi gettolarını yarattı. Hemşinlilerin “Serengeti Ovası” diyebileceğimiz Sundura Mahallesi,; Lazların “Masai Marası” Orta Hopa, Liman vs bölgeler. Her iki habitatta karşılıklı olarak birbirlerini besleyen mikro milliyetçilik kendilerini bir takım sağ ya da sol siyasi aktörlerle ifade etme olanağı bulduğunda, aktörün siyasi tercihinden çok etnik kimliğine onay verdiler. ÖDP’nin belediye başkanlığını kazanması, sonrasında seçilen Chp’nin Laz adayı ve en sonunda da yerelde iktidar olma olanağını sadece etnik kimlikler üzerinde bir toplum mühendisliği çalışması ile alabileceğini fark eden AKP’nin, CHP’nin Laz adayına karşı gösterdiği Hemşinli aday sayesinde başkanlığı alması elbette bir takım yan belirleyenler dışında temel belirleyeninin kimlikler olduğu seçimlerin en belirgin olanlarıdır.

Hopa’da yerleşik, genel kabul görmüş Ortodoks diye adlandırabileceğimiz siyasi partilerin (CHP, AKP, eskinin ANAP’ı, DYP’si, SHP’si) dışında; devlet nezdinde kabul görmeyen, genel siyasal iklimin ve ona bağlı olarak oluşmuş politik tavrın dışında, söylemde ve pratikte daha militan bir tavrı olan, yerleşik siyasi kalıpların alaşağı eden siyasi parti-derneklerin (ÖDP, HDP, Halkevi, ESP gibi)kurucu iradesinin, itici gücünün ve sokak gücünün istisnalar dışında genellikle Hemşinlilerden oluşması demografik yapının değişmesinin yanında ikinci önemli etken olarak sayabiliriz.

Elbette gerek Hemşinli gerekse Laz kimliğine sahip insanların bir kısmı etnik kimliklerinden arınarak, mikro milliyetçiliğin zehirli iklimini berhava edip bir kardeşlik iklimi yaratma amacı ile gayret göstermektedirler. Ancak her iki etnik kimliğin kahir ekseriyetinin milliyetçiliğin zehirli havasını soluduğu ve tercihlerini bu yönde kullandıkları gerçeği sanırım herkesin kabulüdür. Hal böyle olunca kimlik kavgasının kör ettiği kalabalıkların gücüne sırtını dayamak isteyenler, kimlik kavgasına alkış tutup çaktırmadan “malı götürmek” isteyenler, kişisel ikballerini kimlik siyasetinin ardına gizleyip taraftar ve güç devşirmek isteyenler olacaktır.

Ben bugün “ÖDP ve HDP” özelinde sosyalist solu hedef gösterenlerin asıl hedefinin, bu oluşumların başat taşıyıcısı olan kimliğe “devletin rızasını almış bir kısım muteberler” olarak savaş ilan edip, kendi saflarını diri tutmak olduğunu düşünüyorum. Yıllardır Hopa’da hem merkez sağın hem de merkez solun şoför koltuğuna oturup istedikleri yöne direksiyon çeviren bir kısım “muteber faşist”; “halk trafiğe çıkınca” rahatça direksiyon çeviremediklerinden olsa gerek devletin trafik polisine işmar veriyorlar.

Zamanın Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın “memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz sözünü” birçoğumuz duymuşuzdur. Belli ki bugün kendisini Hopa’nın Nevzat Tandoğan’ı zanneden namzet, “ Hopa’ya komünizm gerekirse onu da ben getiririm siz köylerinize geri dönün” diyor.