Neden herkes öldürür sevdiğini? | Engin Korkmaz

0
639

Neden herkes öldürür sevdiğini?
Engin Korkmaz – Denizin Asi Çocukları taraftar grubu üyesi

Ortaokulu bitirmek üzereyim, haylaz çocuklarız tabi… Bizde herkes gibi bir futbol topunun peşine koşturuyoruz. Okulda öğlen arası olduğunda koşa koşa halı sahaya giderdik. Üstümüzü yolda değişirdik öyle severdik futbolu. Hafta sonu gelsin de Hopaspor’un maçına gidelim diye beklerdik.

İlk stada girişim yaşımdan dolayı ağabeylerle oldu, aralara kaynak yaparak polislerden kaçarak girerdik stada. Sonrası hiç susmadan bağırmalar, adının sonradan meşale olduğunu öğreneceğim ne olduğunu bilmediğim dumanlar içinde nefessiz kalmalar. Davulların sesi bangır bangır kulaklarımızı patlatırdı, torpiller havalarda uçuşurdu.

Efsaneler gördük

Sahada Kani, Hasan Basri, Alirıza, Erdinç ağabeyler vardı. Saha dediysem çamur yatağı işte… Sonra her sezon yeni isimler bağırdık Koraylar, Fatihler… Oğuz, Kenan, Sefer, Serdar, Adem, Kamil, Tayfun, Ferdi… Adını hatırlamadığım; ama bizlerde iz bırakan nice efsane futbolcular gördüm. İsimlerini haykırırdık kapalıda.

Tribün demişken biz çok kimseyi bilmezdik, giderdik bağırın derlerdi bağırırdık, torpil atılacaksa atardık. Hiç birinin ismini bilmezdim çok sonradan öğrendim çoğunun adını, zaten kimsenin adını bilmek de gerekmiyordu. Herkes tek bir şey için o gün ordaydı; Hopasporumuza destek vermek, şampiyonluk şarkıları söylemek!

Tribünlerde ve sahada olanların sevdaları bitmedi elbette, varlarını yoklarını ortaya koyup bir yanda mor-beyaz sevda bir yanda Hopa ve Artvin’in gençleri için spora olan inançları ve tutkuları devam etti. Tribünlerinden yönetici, kadrosundan antrenörler çıkaran bir okula dönüşüyordu aslında Artvin Hopaspor.

Bir ruh vardı

Yine geriye döneceğim, döneceğim çünkü geçmişin deneyimlerini bilmeden bugün fazla heyecanlı davranıldığını düşünüyorum. 1996 yılındaki şampiyonluğu görüp de unutan var mıdır aramızda? Nasıl da mutlu olmuştuk, nasıl coşkuluyduk. Sonrasında beş yıl şimdiki süper lige çıkmak için mücadele ettik, inanılmazdı! Kimleri, neleri gördü bu gözler? Ne maçlar ne kavgalar yaşandı o şehir stadında. Kıl payı kaçan şampiyonluklar, kümeden düşmeme mücadeleleri… Bir ruh vardı ortada; kentinin takımına, oyuncusuna sahip çıkardı taraftar. Her zaman bağrına basardı, yenilse bile alkışlardı tribünler.

Şimdiler de bakıyorum da maçın 5.dakikası oyuncusuna sallayan, küfürler yağdıran taraftar görüyorum. Takımı yenik durumdayken rakibini alkışlayan, bağır deyince susan, küfür etme ceza alırız deyince kafa tutanlar, daha çok küfür edenler görüyorum.

İş insanlarından esnafına, gurbette yaşayanların desteklerinden sanatçılarına kadar bir çok insanın emeğiyle var olmaya çalışan, 20 bin nüfuslu bir kasaba takımının; yüzbinlerce nüfusu olan, bizlerden katbekat bütçeli il takımlarına ve lobilerine kafa tutmasını gururla izlemek yerine neden kızılır, bağırılır, içi boş eleştiriler yapılır?

Neden ilk biz vururuz kendimize, neden herkes öldürür sevdiğini?