Hopalı nakliyeci Alişan Topaloğlu: İflas ettiriliyoruz

0
393

Ulaştırma Bakanlığınca 1 Ocak tarihinde uygulamaya sokulacak olan AETR VE U-ETDS uygulamalarının zaten zor durumda olan nakliye sektörünün adeta bitirilmek istendiğini söyledi.

Hopalı nakliyeci Alişan Ender Topaloğlu, Ulaştırma Bakanlığınca 1 Ocak tarihinde uygulamaya sokulacak olan AETR VE U-ETDS uygulamalarının zaten zor durumda olan Nakliye sektörünün adeta bitirilmek istendiğini söyledi.

Konuyla ilgili sert bir açıklama yapan Alişan Ender Topaloğlu şunları söyledi: “Bu tarih, devletin politikasızlığı nedeniyle ayak direyen Türk uluslararası nakliye sektörü sonunun başlangıcıdır. Uluslararası Nakliyeciler olarak bu tarihle kısa adı AETR olan, daha uzun bir ifade ile uluslararası karayolu taşımacılığı faaliyeti gösteren araçlarda çalışan sürücülerin çalışma koşullarını belirleyen bir konvansiyona Türkiye ve Türkiye ötesindeki taraf ve taraf olmayan ülkelerde tastamam uyum göstermemiz mecbur hale getirilmiştir. Yine bu tarihte kısa adı U-ETDS olan, Ulaştırma Elektronik Takip Denetleme Sistemi’ de devreye girecek. Her iki akla zarar uygulama da Ulaştırma Bakanlığımızca devreye alınıyor. Her iki konuya da değineceğim ilk AETR ile başlamak istiyorum.

Türk araçlarının sefer sürelerinin uzamasından ötürü yabancı plakalı araçları tercih ettirecektir.

AETR ne istiyor biz ne istemiyoruz diye değerlendirdiğimizde biz yani işverenler, sürücülerinin çalışma koşullarını dikkate almayan öcüler olarak görülebilir, bundan dolayı uygulamaya karşı çıkıyormuşuz gibi algılanabilir kurumlar ve insanlarca lakin işin aslı öyle değil. Faaliyetimiz itibariyle taşımacılık pazarında yabancı plakalı araçlarla her daim haksız bir rekabet halindeyiz. Faaliyetimizi sürdürülebilmek adına kendi ülkemiz ve rekabet içerisinde olduğumuz yabancı plakalı araçların ülkelerinde sürekli yabancı plakalı araçların lehine tavizler vermek durumunda kalıyoruz. Bu çok acı bir durumdur. Kafkas, BDT ve Ortadoğu ülkelerinin hiçbirinde bu kurallar yok. Biz ise bu ülkelere taşıma yapmaktayız. İhracatımızın taşındığı bu komşu ülkelerin bir bölümünde AETR konvansiyonuna taraf olunmasına rağmen bu kurallar milli çıkarlarına ters düştüğünden ötürü teoride var pratikte uygulamazken benim ülkemin idarecileri, hangi akılla uluslararası taşımacılıkta bu türde milliliğe zarar veren uygulamaları üstelikte kendi sektörlerine zarar vereceğini bile bile hayata geçirmeye yönelik uğraş vermeleri akla ziyan bir davranış şeklidir.  Şu gayet açıktır ki,  Türk araçlarına yönelik sürüş kısıtlamaları getiren bu uygulama gerek ülkemizde ve gerekse bahse konu ülkelere gerçekleştiren taşımalarda TR plakalı araçlara kısıtlama getirirken yabancı plakalı araçların bizim ülkemize ve bizim ülkemizden kendi ülkelerine yönelik taşımalarına kat be kat değer katacaktır. İhracatçılar ya da varış ülkesindeki ithalatçılar, Türk araçlarının sefer sürelerinin uzamasından ötürü yabancı plakalı araçları tercih ettirecektir. Peki, yabancı plakalı araçlara yönelik kontrol olacak mı, hayır. Burada sorulması gereken soru şudur: Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü, bu uygulamanın yabancı plakalı araçlar ile Türk plakalı araçları mukayese ettiğinde sektöre getireceği olumsuzluklara ilişkin bir etki analizi yapmışlar mı? Elbette hayır.

nakliye

Amaç Türk Nakliye araçlarını denetlerken, yabancı plakalı araçlara serbestlik kazandırılırken, Milli nakliye sektörüne darbe vurulmaktadır

Bir diğer konu U-ETDS uygulaması. Kendi ifadeleriyle “U-ETDS sistemi, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu (KTK) ve KTY çerçevesinde taşımacılık faaliyetinde bulunan firmaların taşıdıkları eşya, kargo ve yolcu hareketlerinin elektronik olarak gerçek zamanlı takibi, değerlendirilmesi ve denetimi imkânlarının sağlanacağı bir sistemdir.” Bu onların ifadesi, asıl amaç ise sahada yapamadıkları kontrolü elektronik takiple kişilerin kendilerine yaptırmak. Bir nevi kendi kendilerini ihbar ettirmek. Neymiş, taşıyıcı taşıdığı eşyaya ilişkin 6 saat içerisinde bakanlığın web sayfasına taşıdığı eşya ile ilgili gerekli verileri girmeliymiş. Amaç ne, Türkiye içerisindeki mal hareketlerini izlemekmiş. Eyvallah ta, sen yine Türk plakalı araçları izlemekten söz ediyorsun onu nasıl çözeceğiz. Yabancı plakalı araçlar veri girişi yapacak mı hayır, yabancı plakalı araçlara yönelik bir kontrolün var mı hayır, peki mal hareketlerini izleyeceğim diyorsun mevcut durum tezinle çelişmiyor mu? Yabancı plakalı araçların kayıt dışı taşıma yaptıkları, bir organizatöre bağlı ( R2 ) olmaksızın taşımalarını sürdürdükleri aşina iken sen bu UETDS ile buna engel olabilecek misin, hayır. Hadi denetleme noktalarında kontrol gerçekleştirdin tespit ettin, yabancı plakalı araca yazacağın cezayı tahsil edebilecek misin, hayır. Al sana bu uygulamadan da TR plakalı araçlara bir gol. İşin bir de belirsiz yönleri var. Mal yüklendi, henüz hiçbir resmiyet yok. 6 saat neye göre tespit edilecek. Mal yükleneli 1 saat olmuş, o sırada bir denetimde taşımaya ilişkin gerçekleştirilen bir kontrolde verilerin sisteme girilmediği tespit edilmiş ve 6 saatte dolmamış. 6 saat malın yüklendiği andan itibaren başlatılmışsa kime neyi nasıl ispat edeceksin. Birde komik tarafı biz zaten kayıt altındayız. Taşıdığımız eşyalara yönelik tüm veriler Ticaret Bakanlığını elinde, online. Onlardan alsanıza neden çift başlılık yapıyorsunuz. Sizi dikkate almıyorlar mı?

Bürokratların bu iki kararı nasıl aldıklarına bir türlü akıl sır erdiremiyoruz

Velhasıl ne AETR kontrolleri ne de UETDS uygulamaları bu ülkenin öz varlıklarını korumaya, lojistik gibi var edilmesi icap edilen bir sektörü yüceltmeye yönelik uygulamalar değil. Bürokratların görevi eldekini korumak, büyütmek ve daim kılmak adına neler yapılabileceğini tespit etmek ve bu uğurda çalışmak olmalı.

Bu iki uygulama sektörü sektörü yabancı plakalı araçlara teslim etmektedir.

Bu iki uygulamayı başlatarak sektörün faaliyetini yabancı plakalı araçlara teslim edecek Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğünü anlatmadan olmaz. Bu genel müdürlük 2010 yılında Gürcü plakalı araçlara ulaştırma karma komisyon toplantısında çok girişli belge ile sınırsız Türkiye’ye giriş yaparak ülkelerine Türk araçlarının taşıyacağı yükü taşıma müsaadesi verdi. Gürcü plakalı araçlar 2009 yılında kontrollü bir şekilde Türkiye’ye yılda ortalama 1900 civarında boş giriş gerçekleştirerek Türk araçlarının hakkı olan taşımaları yaparlarken 2010 yılındaki Kara Yolu Düzenleme Genel Müdürlüğünün hatası ( hatadır diye düşünüyorum ) nedeniyle bir anda bu rakam 5 kat yükselerek 10 Bin civarına ulaştı. Sonrasında her yıl artan hakimiyetleri önce 17 Bin’e, sonraki yıl 22 Bin’e ve her defasında yükselerek 27 Bin civarına kadar yükseldi. Gürcistan hattına çalışan birçok firma iflas etti. Biz bu adamlara yıllarca yaptıkları hatayı anlattık, hatalarından geri dönmeleri adına her türlü platformda mücadele vererek anlaşmayı değiştirmeye mecbur bıraktık. 2016 yılında erkek gibi bir kadın bize kulak verdi ve Gürcülerle yeni bir anlaşma yaptı. BU anlaşma ile sınırsız boş giriş müsaadesi sonlandırıldı ve 10 Bin’e sabitlendi. Üzülerek söylüyorum ki hatalarından ders almayan bu genel müdürlük sonrasında 2019 yılı Nisan ayında sektörün temsilcilerine danışmaksızın kafasına göre tekrar taviz göstererek boş giriş hakkını 18 Bin’e yükseltti. 8 Bin taşıma 16 Milyon dolar para demek, dile kolay geliyor 16 Milyon dolarcık. İşte bu genel müdürlük bu iki uygulamayı başlatıyor. Sizce ne yaptıklarından haberdar olabilirler mi?

sarp

Komşumuz Gürcistan Türk TIR’larına haksız uygulama yaparak zarar vermektedir.

Komşumuz Gürcistan’da, Türk plakalı TIR’lar yaklaşık 3 yıldır ülkeyi transit geçiş aşamasında tam ülkeyi terk edecekken Gürcü gümrüklerince sınır gümrüğünde Tiflis gümrüğüne tam tespit için geri çevriliyorlar. Şansınız varsa 8-10 gün sonra aracınız açılıyor, taşıdığınız eşya sayılıp tartılıyor, eksik fazla yoksa tekrar yükleyerek sizi yolunuza gönderiyorlar. Taşıdığınız eşyayı indir bindir say kontrol et aşamasında eşyaya ciddi anlamda hasar veriyorlar, sonraki süreçte başınız ithalatçı-ihracatçı ikilisiyle sıkıntıya kalıyor. Neden geç kaldın, neden mala zarar verdin verdirdin diye. Türk ihracatının maruz kaldığı engellenişi bir düşünün. İşin içinde birde çete var. Çete elemanlarıyla anlaşmazsanız Türk ihraç yükü taşıyan TIR’larımız 22 güne varan ölçüde kontrol edilmeyi bekliyorlar. Ta ki rüşveti ödeyene kadar bezdiriliyorsunuz. Çoğu nakliyeci lanet olsun diyerek ödemeyi gerçekleştiriyor ve kontrol için gümrükte bekleyen aracınız bir anda kontrol edilmeden yoluna devam edebiliyor.

Gürcistan’da Türk TIR’larına ceza yazma yarışına girdiler. Ses çıkartan yok

Bir diğer sorun Gürcistan’ı transit geçen araçlara yönelik gerçekleştirilen depo cezaları. Ülkeyi transit geçen araçlarımıza sanki Gürcistan’a taşıma yapıyormuşuz gibi deponuz standart değil diyerekten 2000 Lari ceza yazılıyor, sonraki sefer ceza 4000 Lari oluyor.

Gürcistan’a 1 ay içerisinde 4. Kez TIR’la giriş yapıyorsanız aracınızın yakıt depolarında 50 litre yakıta müsaade ediyor Gürcistan gümrükleri, fazla yakıt varsa el koyuyorlar ve 1000 Lari ceza yazıyorlar. Gürcüler baktılar ki araçlar önlem alarak 4. girişi 50 LT altında gerçekleştiriyorlar bu sefer işin içine şoförü de dahil ettiler. Araç 1 kez dahi girmiş olsun şoförün 4. Girişi ise yine 1000 Lari ceza yazıyorlar. Kısaca 4. kez hangisi girmişse her türlü ceza yazıyorlar.

Gürcistan’da yabancı plakalı TIR’lara mecburi sigorta uygulaması var. Gürcistan plakalı araçların sigorta uygulaması ise isteğe bağlı. Düşünebiliyor musunuz, kendi araçlarına serbest yabancı araçlara zorunlu. Benim aracım Temmuz ayında talihsiz bir kazaya karıştı, sürücüm ve dolayısıyla aracım kusursuz bulundu buna rağmen aracım 5 aydır Gürcistan’da alıkonulmuş bir durumda. Kazaya karıştığı araç Gürcü plakalı, sigortası yok. Zararımı kim karşılayacak, hiç kimse.

Bu problemler uzar gider, yazıda çok uzadı. Bunları neden yazdım, tüm bu sorunlar Türk uluslararası nakliye sektörüne kendi sektörlerini yüceltmek adına engel yaratmaktan ibaret. Bu problemler Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğüne anlatılarak çözüm için girişim talep edildiğinde yapabildikleri şey kocaman bir hiç. 3 maymunu oynuyorlar, görmedik-duymadık-bilmiyoruz. İş üretin iş, boş işlerle milletin başına bela olmayın. Yıllarca bu sektörü her türlü sömürdünüz, semirdiniz peki ne verdiniz. Yabancı ülkelerde elimizden alınan hangi hakkı geri alabildiniz, hangi sorunumuza bir başınıza çözüm üretebildiniz. Hangi krizde yanımızdaydınız. Hangi darda biz buradayız dediniz. Hangi endişemize hak verdiniz, haklısınız böyle olursa darbe yersiniz dediniz. Hep biz dediniz hep fiyasko oldunuz. Bu sektöre artık kulak verin. Bu uygulamaları öteleyin. Bunlar bu sektörün hayrına uygulamalar değil. Sektör dinamikleri zamanı size belli edecektir.

Diyeceğim şu ki, ölçün tartın öyle biçin, böyle yapın ki bizde kandırılmamışlar diyebilelim vesselam”.