Mç’araloba 2: Laz edebiyatında masallar, deyimler ve atasözleri – Kamil Aksoylu

0
969
Fransız dilbilimci Prof. Georges Dumézil’in derlediği Contes Lazes (Laz Masalları), Paris Üniversitesi Etnoloji Enstitüsü tarafından 1937 yılında Paris’te yayımlandı.

Kamil Aksoylu

 

Laz edebiyatı ile ilgili yazı dizimizi bu bölümde masallar, deyimler ve atasözleri gibi sözlü gelenekler üzerinde durarak sürdürüyoruz.

Masallar
Türkçede Arapça kökenli bir kelime olan masal, Lazcada da aynı köken ve söylemle ‘mesel’ ya da ‘meseli’ diye adlandırılır. Lazuri Meselepe / Lazca Masallar gibi.

Masalları genel olarak günlük yaşantıdan alınan bazı olayların eğitici bir şekilde yazılıp anlatılması şeklinde ifade edebiliriz. Laz hikaye ve masalları geçmişte Lazların yaşamlarına dair önemli ipuçları vermektedir. Yaşadıkları coğrafyanın doğal özellikleri, iklim şartları, ekonomik yapı, insan ilişkileri, çocuk, kadın, gurbet,  inanç, halk inançları, yardımlaşma, estetik, zeka gibi. Kısaca her hikaye ve masal yaşama dair bilgiler taşımakta. Aslında bu özellikler, bütün toplumların masallarında ortaktır. Diğer toplumların masal kahramanları gibi Laz masal kahramanları da birer hayal ürünü olup uydurmadır. Hayal ürünü ve uydurma olmaları edebi yönden değer kaybetmez. Önemli olan her anlatının birer ahlak ve ders çıkarma öğeleri taşımasıdır.  Türk masalları genelde “Bir varmış bir yokmuş” diye başlar. Laz masallarında buna denk gelen  bir başlayış biçimi yoktur.  Ama kimi yörelerde  “Mesel mesel meseli / ar guda mseli” ya da “Mesel mesel xuxut’a / goyxudoren m3’k’oş but’k’a” diye başlayan masal anlatımları olduğunu belirtmek gerekir. (Arhavi yöresi)

Ünlü Fransız halkbilimci Georges Dumézil’in Lazca üzerine yaptığı araştırmalarda  masallara geniş yer verdiğini görmekteyiz. Dumézil’in Laz masallar üzerine çalışması Lazcanın ifade ve anlatım zenginliğinin en güzel örnekleri olurken, aynı zamanda Lazların uzak geçmişlerinin de günümüze yansımasıdır. Dumézil’in çalışmalarının tamamı Arhavi yöresinden oluşmaktadır. Doğal olarak kullandığı diyalekt de Arhavi ağzıdır. Dumézil çalışmalarını kategorik bir prensiple disipline edip masallar, anekdotlar ve yaşanmış olaylar gibi başlıklar altında toplamıştır.

Laz masallarında her türlü konuların işlendiği gibi bütün halk masallarında rastlanan cin, peri, devler, ejderhalar gibi  imgesel tasarımlara sıkça rastlanır.  Kral gibi, padişah gibi ya da zengin ve güçlü karakterlerin yanında, yoksul çocuk, çirkin kız, fakir çoban, üvey çocuk gibi karakterlere de yer verilir.

Masallar daha çok çocuklar için yazılmış ve çocuklara adanmış yapıtlardır. Binlerce yıllık efsanelerin günümüze taşınmasında çocukların önemli bir araç olduğunu bilmekteyiz. Herhangi bir kayıta, yazıya ve belgeye dayanmayan Laz Masallarının kuşaktan kuşağa taşınmasında ise çocuklar yegane araçtır. Kuşaklar arasındaki bu aktarımın tek şekli,  dedelerin ve ninelerin kucağında uykuya dalarken kulaktan alınanların beyine yazılması, depolanması ve günün birinde bunların kucağa gelen kulaklara aktarılmasıdır.

Masal çalışmalarımı, artık büyüklerinin kucağında oturup masallar arasında uykuya dalamayan, atalarının dinlediği masallardan habersiz büyüyen, geleceğimizin teminatı tüm çocuklara adıyorum.

Deyimler ve Atasözleri
Yazılı edebiyata geçmemiş toplumlarda deyimler ve atasözleri sözlü edebiyat geleneğinin en önemli ürünleridir.  Laz atasözleri ve deyimler, Lazların yaşama biçimi, yaşam deneyimleri ve dünyaya bakışları hakkında önemli ipuçları vermektedir. Yazılı bir Laz edebiyatının olmayışı, süreç içinde azımsanmayacak kadar atasözü ve deyimlerin kaybolmuş olabileceğini akla getirmektedir.

Lazlar yüzyıllar boyunca çeşitli kültürlerle bir arada yaşayıp onların etkisinde kaldığı için, bu kültürlerden bazı atasözü ve deyimleri doğal olarak diline geçirmiştir. Bunu ortak bir coğrafyayı paylaşmanın kaçınılmaz sonucu olarak görmekteyiz.

Atasözü ve deyimler asıl anlamlarından farklı anlamlar taşıyan ve herkes tarafından kabul görmüş sözlerdir. Deyimler ve atasözleri için söylenebilecek en önemli bir başka özellik, çoğu atasözü ve deyimlerin söylendiği dile özgü olup başka dillerde hiçbir anlam bulmamasıdır. Bu kuralın Lazca için de geçerli olduğunu hatırlatmakta fayda var. Birçok Lazca deyim ve atasözleri üzerinde çalışılarak, Türkçe ve başka dillere çevrilince deyimlerdeki vurucu anlam bulunamamıştır.

Ancak farklı dillerde, farklı şekilde söylenip benzer anlamlar ifade eden atasözleri ve deyimler de vardır. Dünyada kullanılan atasözlerinin pek çoğu aynı ya da benzer anlamları ifade ediyor ama aynı şekilde söylenmiyor. Bunları karıştırmamak gerekir. Özellikle bizim gibi anadili ve resmi dili farklı olan iki dilli toplumlarda bunlara sık rastlanmaktadır.

Örneğin, Türkçe’deki ‘Bir elin nesi var, iki elin sesi var’ atasözü, Lazcada şöyle ifade edilir. “Ar xek, xe ibons; jur xek nuk’u”Bir el, el yıkar; iki el yüz yıkar”.  Veya ‘Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’ atasözü de, “Lo3a nenate xoci-ti inç’valen” Tatlı dil ile öküz de sağılır” gibi söylenip aynı anlamı ifade etmektedir. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Bunca benzer örnekler farklı söylenişlerle ifade edilirken, oturup bunları kelimesi kelimesine Lazcaya çevirmenin Lazcaya bir faydası olmayacağı gibi akıl kârı işler olmadığını da bilmek gerekir.   

Deyimlerle ilgili bir  ayrıntı: Argo, küfür, hiciv ve mecazlar
Lazların gündelik yaşamlarına bakıldığında argo kullanımının yaygın olduğu gözlenmekte. Ne var ki  kalıplaşmış argo sözler ve kalıplaşmış küfürler deyim sayılmaz. Ne kadar yerleşik olsa da, kalıplaşsa da, uyaklı ya da imalı ve vurgulu olsa da deyimlerin yerini alamazlar.

Argo, genelin benimsemediği bir sokak ağzı olup, her yerde ve her ortamda kullanılmaz. Bazen kadınların kullandığına rastlansa bile argo daha çok erkekler tarafından kullanılan külhanbeyi ağızdır. Sıradan halk arasında ya da entelektüel çevrede argo kullanımına pek rastlanmaz. Deyimler yediden yetmişe (deyimi gibi) toplumun her kesimi tarafından kullanılmaktadır.

Küfür ve hakaretler de halkın genelini kapsamadığı için deyim sayılmazlar.

Hiciv ve mecazlara gelince Lazcada çalışılması gereken hiç el değmemiş bir alandır. Kalıplaşmış sözler olduğundan  mecazlar deyimlerle karıştırılmaktadır. Oysa deyimler en az iki kelimelik bir söz dizisidir. Mecazlar ise içinde alay ve kinaye barındırıp muhatabına sezdirme yoluyla göndermeler yapan tek kelimelik metaforik sözcüklerdir.

Not: Edebiyatla ilgili dizi yazımızı iki bölüm olarak düşünmüştük ama bitiremedik. Konu edebiyat olunca sanırım kısa kesemedik ve yazıyı üçüncü hatta biraz daha bereketli olarak dördüncü bölüme de sarkıttık. Umutla, dostlukla.